Siyasilerin yalnız kendilerine oy veren kitleyi iyi çözümlemeleri başarı için yeterli değil, rakiplerine oy veren kitleleri doğru değerlendirmeleri de gerekli.
AK Parti’nin seçim başarılarının önemli sebeplerinden biri bu bence. Hem kendi kitlesini iyi tanıyor AK Parti yönetimi, hem de rakiplerinin tabanını…
Yalnız siyasilerin değil, siyaset üzerine düşünüp yazanların da oy verenleri iyi tanımalarında yarar var.
Konuyu benim aklıma getiren, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın partisinin 22. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada, benim de burada değindiğim, ekonomiyle ilgili bir cümlesininin sağda-solda yorumlanması oldu.
En tipik örnek, T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz’ın, dünkü, “Uydur uydur söyle, inanıyorlar nasıl olsa!” yazısı.
Başlık yazının bir özeti gibi. Yazar, AK Parti kitlesinin Erdoğan ne söylerse onu hiç düşünmeden doğru kabul ettiği kanaatinde.
Ne demişti o cümlede Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatırlayalım:
“Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız. Yine biz bunu çözeceğiz.”
Acaba AK Parti’ye oy verenler ekonomide yaşanan sıkıntıların dışarıdan kaynaklandığına inanıyor olabilirler mi?
Hiç sanmıyorum.
Türkiye’de geniş kitleler hayat pahalılığı altında eziliyorlar; o geniş kitlelerin içerisinde AK Parti seçmeni en kalabalık grubu oluşturan sosyal çevreden insanlar. Elbette o insanlar, yaşadıkları sıkıntılarda, 22 yıldır iktidarda bulunan AK Parti’nin sorumluluğunun farkındalar.
O insanların son seçimde oylarını iktidar partisine ve adayı olan Tayyip Erdoğan’a verdiklerinden hiç kuşku duymuyorum.
Çelişkili mi geliyor, şikayet ettikleri halde oylarını AK Parti’ye vermeleri?
Gelmesin.
Sebebi, yukarıda alıntıladığım cümlenin son bölümünde var.
“Yine bunu biz çözeriz” bölümünde…
Ülkemiz insanı Osmanlı döneminden -1876’dan- beri oy kullanıyor. Bu kadar uzun sürede her millet, oyunun ne kadar değerli olduğunu, sonuçlarını yaşayarak, öğrenir. Bizim insanlarımız da bunun farkında. Farkında oldukları için de, çok partili döneme geçildiği dönemden başlayarak, kendilerine en yakın gördüklerine oy verdiler.
Bazen yakın gördüklerini terk edip farklı partilere de oy verdikleri olmadı mı? Oldu. Uzağa gitmeye gerek yok, son -2019- yerel seçimde, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere tam 11 ilde büyükşehirleri kaybetti AK Parti.
Muhalefet son genel seçim ve cumhurbaşkanı seçiminde de AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırabilirdi.
Neden başarılı olamadı muhalefet?
Sorunları çözeceğine güvenilemediği için olmasın?
Mehmet Yılmaz’ın kendisi de, seçim sürecinin başından Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ilan etmesine kadar, farklı bir ismin aday gösterilmesi gerektiğini yazıyordu.
Cumhurbaşkanı adayı muhalefetin, yanlış bir isim olduğu gibi, onun aday olarak belirlenmesi biçimi de şık değildi. Masanın diğer partilerini adaya zorlamak için yapılan her şey, oyunu muhalefet için kullanmaya hazırlanan seçmen kitlesi tarafından olumsuz karşılandıysa buna hiç şaşırmam.
İktidarı değiştirmeyen seçimden sonra, seçimde oylarını muhalefete vermiş olanlar, CHP’liler de dahil, iç huzuru içerisinde görüntüsünü vermiyorlar.
Özellikle Millet İttifakı’nın başı bozukluğu ve CHP’nin içerisinde patlak veren çatışma, pek çok insanı, “Bunlar iktidara gelseydi halimiz ne olurdu?” düşüncesine sevk etmiş bulunuyor.
Seçimden sonra muhalefetin bu hiç hoş olmayan görüntüsü yanında iktidarın duruşuna bakalım.
Her vesileyle kendisinin ‘ekonomist’ olduğunu ve her şeyi en iyi bildiğini tekrarlayan, ayrıca “Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezini dünyaya hediye etmesiyle övünen AK Parti lideri Erdoğan, seçim sonrasında fazla tereddüt etmeden iddiasından ve tekrarlaya geldiği tezinden vazgeçiverdi.
Mehmet Şimşek’in uzletten, Hafize Gaye Erkan’ın ABD’den getirilerek ekonominin yeni bir kadroya teslim edilmesi ve Erdoğan’ın bu alanda geriye çekilmesi basit bir olay sayılmaz.
Bunu yapabildi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Kendi kitlesine sıkıntıların çözüleceği umudunu verebilmek için buna katlandığı çok açık.
Zaten bu geri çekilişle irtibatlı olarak “Yine biz bunu çözeceğiz” diyebiliyor.
Çözebilir veya çözemez, ancak muhalefete baktığımızda, orada sorunlarla baş etme yolunda bir çaba yok, buna karşılık iktidarda eski iddialarından geri çekiliş ve bir çaba var.
AK Parti -özellikle de Tayyip Erdoğan– hem kendi partisinin hem de rakiplerinin kitlelerini tanıyor da böyle davranıyor.
Tabloya bakıyorum ve muhalefetin daha birkaç fırın ekmek yemeye ihtiyacı olduğunu görüyorum.
Ekmekler de pahalılandı.