Ankara’daki Eymir Gölü’nde korumaya alınan ve avlanması yasak olan turna balıkları, kirlilik nedeniyle ölmeye başladı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), balık ölümlerinin önüne geçmek için çalışma başlattı. Dip çamurundan beslenip, buradaki evsel atıkların suya karışmasına ve sudaki oksijenin düşmesine neden olan sazan balıklarının yüzde 75’inin 1 yılda azaltılması hedefleniyor.
Başkentte doğaseverlerin en çok tercih ettiği bölgelerden Eymir Gölü’nde, avlanması yasak olan turna balıklarında ölüm oranı arttı. Kıyıya vuran sazlıkların arasındaki ölü turnalar tedirginliğe yol açtı. ODTÜ Biyoloji Bölümü ve Ekosistem Uygulama ve Araştırma Merkezi (EKOSAM), göldeki balık ölümleriyle ilgili inceleme başlattı. Ölü balıklardan numuneler alınıp inceleme yapıldı. İlk tespitlerde gölde yoğunlukla bulunan sazan balıklarının, yıllar önce göle bırakılan evsel atıkların biriktiği dip çamurundan beslenip, bu atıkları suya karıştırarak oksijen seviyesinin düşmesi sonucu turnaların öldüğü belirlendi.
‘SAZANLAR DİP ÇAMURUNU KARIŞTIRIYOR’
ODTÜ EKOSAM Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meryem Beklioğlu, küresel ısınmaya bağlı olarak yaşanan ani ısı dalgalarının göldeki bitkisel planktonları hızla büyüttüğünü ve bu planktonların da sudaki oksijen seviyesini düşürdüğünü söyledi. Prof. Dr. Beklioğlu, göllerin evsel atık suyu veya tarımdan gelen suların deşarj alanı olarak görülmemesi gerektiğini belirterek, “Göl ekosistemleri, fazla gelen azot ve fosforu yönetemiyor. Yönetemediği için de biyoçeşitliliğe zarar veren bu balık ölümleri gibi adına ‘ötrofikasyon’ (su ekosisteminin bozulması) dediğimiz ciddi sıkıntılara neden oluyor. Ötrofik koşullarda sazan gibi artan balık türleri var. Bu balıkların sisteme en zarar verici etkisi, dip çamurundan besleniyor olmasıdır. Dip çamurunu karıştırıyorlar ve oksijenin azalmasına, dipte askıda bulunan katı maddelerin ve fosforun suya karışmasına neden oluyorlar. Negatif bir geri beslemeyle azot ve fosfor oranı artıyor. Sıcaklık da yerindeyse birinci üreticiler artıyor. Son zamanlarda gördüğümüz risk ise ‘siyanobakteri’ dediğimiz zehir olan birinci üreticilerin artması. Bunlar hem parçalanırken oksijeni tükettikleri için balık ölümleri oluyor, hem de kendi varlıkları sistemde daha çok toksin yükünü artırıyor. İki farklı kanaldan da suyun içerisindeki biyoçeşitliliğe ciddi şekilde zarar veriyorlar. Bu manzara, Türkiye’nin her yerinde karşılaşılan bir manzara artık. İzmir Körfezi’nde gördüğümüz olay da bundan farklı değil” dedi.
‘BAKANLIK İLE GÖRÜŞÜYORUZ’
Gölden 2 hafta önce alınan örneklemedeki sonuçlarda fotosentez yapan bitkisel planktonların biyokütlelerde artış tespit ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Beklioğlu, “Önceki örneklemede bitkisel planktonların biyokütleleri litrede 9 mikrogramken 2 hafta önce aldığımız örnekte 35-40 mikrogram değerine ulaştıklarını gördük. Bizim Eymir Gölü Restorasyon Projesi kapsamında korumak istediğimiz, avlanmasını yasakladığımız oksijene hassas olan turna gibi balıklar ölüyor. Bu konudaki en büyük itirazım da göllerin biyoçeşitlilik ve ekolojik değerinin sazan aşılaması yapılarak bozulmasıdır. Bunun için çalışma yapıyoruz. Göle çevresel havzadan gelen azot ve fosforu azaltmak için bir baypas kanalı yapıldı. Bir diğer yöntem sazan grubu dediğimiz balık gruplarının seçici olarak stoklarının azaltılmasıdır. Biz bunu Eymir Gölü’nde 2 kere uyguladık ve ışık geçirgenliğini yarım metreden 5 metreye kadar çıkararak, su içi bitkilerin tekrar büyümesini sağladık. Şimdi tekrar Tarım ve Orman Bakanlığı’yla görüşmelerimiz devam ediyor. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ile görüşmelerimizi tamamladık. Üniversite olarak, bir protokol imzalamak istiyoruz. Eymir Gölü’nü de örnek bir sistem olarak, sazan balıklarının stoklarının yüzde 75’ini 1 yıl içerisinde azaltmak istiyoruz” diye konuştu.