Filistinli bir büyükanne olan Ayşe Aştiye, bir adamın 50 yıldır yaşadığı evine girerek kafasına silah dayadığını ve toprağını terk etmesini istediğini anlatıyor.
BBC’ye konuşan Aştiye bu olayın, 2021 yılında işgal altındaki Batı Şeria’da evinin yakınında yasadışı bir yerleşimci karakolu kurulmasının ardından başlayan ve giderek şiddetlenen taciz ve sindirme kampanyasının doruk noktası olduğunu söyledi.
BBC’nin araştırması, bu karakolların sayısının son yıllarda hızla arttığını gösteriyor.
Batı Şeria’da bugün itibariyle en az 196 tane ileri karakol bulunuyor. Yalnızca geçen yıl 29 tane daha ortaya çıktı ki bu, tüm önceki yıllardan daha fazla bir sayıya karşılık geliyor.
İleri karakol genel tanımıyla ifade edilen bu meskenler, çiftliklerden, birkaç haneden ve hatta karavanlardan oluşabiliyor.
Genellikle belirlenmiş sınırları bulunmayan bu karakollar, hem İsrail hukukuna hem de uluslararası hukuka göre yasa dışı.
Ancak BBC Dünya Servisi’nin elde ettiği belgeler, İsrail hükümetiyle yakın ilişki içinde olan kuruluşların bu yasadışı karakolların sayılarının artması için para ve arazi sağladığını gösteriyor.
BBC gazetecileri, açık kaynaklardan yararlanarak, bu karakolların sayısının nasıl arttığını da inceledi. Ayşe Aştiye’nin kendisini tehdit ettiğini söylediği yerleşimciyi araştırdı.
Uzmanlar, karakollar yoluyla daha geniş toprakların yerleşimlere kıyasla daha hızlı ele geçirilebildiğini ve bunların giderek artan bir şekilde Filistinli topluluklara yönelik şiddet ve tacizle ilişkilendirildiğini söylüyor.
Karakolların sayısına ilişkin resmi veriler bulunmuyor.
Ancak araştırmacı gazetelik ekibi BBC Eye, yerleşim karşıtı İsrail merkezli iki Sivil Toplum Kuruluşu (STK), Peace Now ve Kerem Navot ile Filistin Yönetimi’nin sağladığı listeyi inceledi.
Bu listedeki karakollarla, uydu görüntüleri karşılaştırıldı ve ve kuruldukları yıl belirlenmeye çalışıldı.
BBC gazetecileri karakolların hala kullanılır durumda olduğunu doğrulamak için sosyal medya paylaşımlarını, devlet belgelerini ve haber kaynaklarından yararlandı.
Yaptığımız araştırma, varlığını doğruladığımız 196 karakolun neredeyse yarısının (89) 2019’dan bu yana inşa edildiğini gösteriyor.
Bu karakollardan bazıları Batı Şeria’daki Filistinli halkı hedef alan artan şiddetle bağlantılı.
İngiliz hükümeti, 2024 yılı başlarında, sekiz aşırılık yanlısı yerleşimciye yaptırım uyguladı. Bu kişilerden en az altısı yasadışı karakollar kurdu veya halen bu karakollarda yaşıyor.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı sözcüsü BBC’ye yaptığı açıklamada, “Raporda görüldüğü üzere, yerleşimcilerin Filistin toplumuna yönelik benzeri görülmemiş düzeydeki şiddetini şiddetle kınıyoruz ve İsrail yetkililerini cezasızlık kültürüne son vermeye ve sorumluları cezalandırmaya çağırıyoruz” dedi.
Daha önce Batı Şeria’da görev yapan bir ordu komutanı olan Avi Mizrahi, yerleşimcilerin çoğunun yasalara uyan İsrail vatandaşları olduğunu söylüyor.
Mizrahi karakolların varlığının şiddet doğurduğunu da kabul ediyor:
“Bölgeye yasadışı olarak karakollar kurduğunuzda, aynı bölgede yaşayan Filistinlilerle gerginlik çıkıyor.”
İngiltere tarafından yaptırım uygulanan aşırılık yanlısı yerleşimcilerden biri Moşe Şarvit’ti. Bu kişi aynı zamanda Ayşe Aştiye’nin kendisini silahla tehdit ettiğini söylediği kişiydi.
Moşe Şarvit’e, Aştiye’nin evinden 800 metre kadar uzakta kurduğu mesken nedeniyle ABD hükümeti tarafından yaptırım uygulandı.
Onun meskeni “Filistinlilere karşı şiddet uygulanan bir üs” olarak tanımlandı.
Aştiye, “Hayatımızı cehenneme çevirdi” diyerek yaşadıklarını anlatıyor.
Ayşe Aştiye, bugün oğluyla Nablus’a yakın bir kasabada yaşamak zorunda bırakıldı.
İsrail yasalarına göre yasal olan yerleşimlerin aksine karakollar, resmi bir planlama onayına sahip değil.
Bu bölgedeki Yahudi yerleşimleri, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yasadışı kabul ediliyor. Bu tespit, son olarak Temmuz ayında Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) bir kararıyla da teyit edildi.
Yerleşimlerde yaşayan aşırı dinci gruplar Tanrı’nın kendilerine bu topraklara yerleşme izni verdiğine inanıyor.
İsrail hükümeti 2012’de, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin Batı Şeria’ya uygulanabilirliğini reddeden Levy Komisyonu Raporu’nu yayımladı.
Rapor, Batı Şeria’nın hiçbir zaman herhangi bir Arap devletinin meşru bir parçası olmadığını savunuyor.
Rapor, Yahudi yerleşimlerini oradaki yasal haklarının, 1922’de Milletler Cemiyeti’nin Filistin için manda idaresi kararı ile güvence altına alındığını öne sürüyor.
Ancak karakolların İsrail hukukuna göre de yasal statüsü olmamasına rağmen, İsrail hükümetinin bunların sayılarının hızla artmasını engellemeye çalıştığına dair çok az kanıt var.
BBC’nin elde ettiği kanıtlar, İsrail devleti ile yakın çalışan iki organizasyonun, Batı Şeria’da yeni karakollar kurulması için para ve arazi sağladığını gösteriyor.
Bu organizasyonlardan birincisi, neredeyse yüz yıl önce kurulan ve İsrail devletinin kurulmasında da etkili olan uluslararası bir kuruluş olan Dünya Siyonist Örgütü (WZO).
Bu örgütün bir alt kurumu olan Yerleşimler Birimi, 1967 yılından bu yana işgal altında olan bölgelerin yönetiminden sorumlu.
Kendisini ‘İsrail devletinin bir kolu’ olarak tanımlayan bu birimin finansmanı tamamen İsrail kamu fonlarından karşılanıyor.
Yerleşimler karşıtı bir STK olan Peace Now tarafından elde edilen ve BBC’nin incelediği resmi yazışmalar, bu birimin karakolların inşa edildiği arazileri defalarca birilerine tahsis ettiğini gösteriyor.
Dünya Siyonist Örgütü’ne bağlı birimin sözleşme şartları, yapı inşasını yasaklıyor ve bu alanların sadece çiftçilik için kullanılabileceğini belirtiyor olsa da uydu görüntüleri en az dört örnekte buralarda inşaat yapıldığını gösterdi.
Benzer bir sözleşme 2018’de Zvi Bar Yosef isimli bir kişi tarafından imzalandı.
Yosef de, Filistinlilere şiddet ve sindirme suçlamasıyla, Moşe Şarvit örneğinde olduğu gibi İngiltere ve ABD tarafından yaptırımlara tabi tutuldu.
BBC, WZO yetkilileri ile temas kurdu ve bu alanların yasadışı karakolların inşası için kullanıldığının farkında olup olmadığını sordu.
Örgüt sorularımıza yanıt vermedi.
BBC, Zvi Bar Yosef’e de soru yöneltti ancak cevap alamadı.
BBC ekipleri, Yahudi yerleşimciler için çalışan bir başka örgüt olan Amana’nın da karakollara maddi destek verdiğini gösteren iki belge elde etti.
Bu örneklerden birinde örgüt, İsrail yasalarına göre yasadışı kabul edilen bir karakolda sera inşa etmesi için bir yerleşimciye 270 bin dolar borç verdi.
1978’de kurulan Amana, o yıldan beri Batı Şeria’daki yerleşim yerleri inşasında İsrail hükümetiyle yakın bir şekilde çalışıyor.
Ancak son yıllarda Amana’nın bu yasadışı karakolları da desteklediğine dair artan kanıtlar var.
Bir hak savunucusu 2021 yılına ait bir Amana yönetim toplantısında konuşanları sızdırdı. Söz konusu kayıtta Amana CEO’su Ze’ev Hever’in şunları söylediği duyuluyor:
“Son üç yılda… Genişlettiğimiz bir operasyon, hayvan çiftlikleri (karakollar) oldu.
“Bugün, (kontrol ettikleri) alan, yerleşimlerin neredeyse iki katı büyüklüğünde.”
Kanada hükümeti bu yıl içinde Amana’yı, “Batı Şeria’da istikrarsızlaştırıcı eylemlerde bulunan ve Filistinli sivillere karşı şiddete uygulayan” kişi ve organizasyonlara yönelik uygulamaya koyduğu yaptırımlara dahil etti.
Bu yaptırımlarda karakollardan bahsedilmiyordu.
BBC, Amana’ya neden karakollar için kredi sağladığını sordu. Örgüt sorularımıza cevap vermedi.
İsrail hükümetinin bu karakollara geriye dönük olarak resmi statü kazandırdığına yönelik de bir trend bulunuyor. Verilen statü onları İsrail devleti gözünde yerleşimlere dönüştürüyor.
İsrail hükümeti geçen yıl en az 10 karakola resmi statü vermek için süreç başlattı. En az altısına da tam yasal statü verildi.
Ayşe Aştiye’nin silahlı tehditle suçladığı Moşe Şarvit geçen Şubat ayında, bölgedeki yerleşimcilere açık bir etkinlik düzenledi.
Yerel bir video ekibi tarafından kayda alındığı bu etkinlikte, açıkça karakolların arazi ele geçirmekte ne kadar etkili olabileceğini söylüyordu:
“İnşa ettiğimiz yerleşimlerdeki en büyük pişmanlığımız, buralara çit inşa ettiğimiz için sıkışıp genişleyemememizdi,”
“ Çiftlik çok önemli ama asıl önemli olan çevresindeki alan”
Moşe Şarvit bu kayıtta 7 bin dönüm (7 km2) araziyi kontrol ettiğini iddia etti.
Bu, Batı Şeria’da binlerce nüfusa sahip birçok büyük kentsel alandan daha büyük bir alana karşılık geliyor.
Peace Now’dan Hagit Ofran, geniş alanlara hakim olmanın, karakollar kuran ve buralarda yaşayan bazı yerleşimciler için önemli bir hedef olduğunu söylüyor.
Ofran, “Tepelik alanlarda yaşayan yerleşimciler kendilerini ‘bu toprakların koruyucusu’ olarak görüyorlar. Bunların günlük işleri Filistinlileri bölgeden kovmaya çalışmak” diyor.
Ayşe Aştiye, Moşe Şarvit’in 2021’in sonlarında karakolunu kurar kurmaz kendisini taciz etmeye başladığını anlatıyor.
Kocası Nabil’in hayvan otlatmaya çıktığı alanda Şarvit ve diğer yerleşimciler tarafından engellendiğini, hayvanlarının kovalandığını söylüyor.
Nabil sözü alıyor ve “Ancak hükümet, polis veya yargıç söylerse gideceğimizi söyledim” diyor.
Moşe Şarvit’in kendisine “ Hükümet, yargıç ve polis benim” dediğini anlatıyor.
Moayad Şaban, Filistin Yönetimi’nin Sömürgeleştirme ve Duvara Direniş Komisyonu’nun başkanlığını yapıyor.
Şaban, “Filistinliler, hiçbir şeylerinin olmadığı bir noktaya itiliyor. Yemek bulamıyor, hayvan otlayamıyor, su bulamıyorlar” diye anlatıyor.
Ariel Moran, yerleşimci saldırganlığıyla karşı karşıya kalan Filistinli toplulukları destekleyen bir hak savunucusu.
Moran, 7 Ekim sonrası, Moşe Şarvit’in tacizlerinin arttığını söylüyor. Yanında hep bir tabanca taşıyan Şarvit’in, hak savunucuları ve Filistinlileri artık omzuna asılı bir otomatik tüfekle karşıladığını anlatıyor.
Ayşe Aştiye ve birçok aile daha Moşe Şarvit’in tehditleri üzerine 7 Ekim’i takip eden haftalarda topraklarını terk ettiklerini söylüyor.
Birleşmiş Milletler, Batı Şeria’nın her yerinde, yerleşimci şiddetinin “benzeri görülmemiş seviyelere” ulaştığını açıklıyor.
Son 10 ayda, Filistinlilere yönelik merkezinde yerleşimcilerin olduğu 1100’ü aşkın saldırı yapıldı.
BM en az 10 Filistinlinin yerleşimciler tarafından öldürüldüğünü, 230’dan fazlasının yaralandığını kaydediyor.
BM, Filistinlilerin de en az en az beş yerleşimciyi öldürdüğünü ve en az 17’sini yaraladığını aktarıyor.
Aralık 2023’te Ayşe ve Nabil’i eşyalarından bazılarını almak için geri döndükleri sırada filme aldık.
Burada iki ay önce ayrıldıkları evlerinin talan edildiğini gördüler.
Mutfak dolapları menteşelerinden sarkıyordu.
Oturma odasındaki kanepeleri biri bıçakla kesmiş ve döşemeleri delmişti.
Ayşe, “Ona zarar vermedim. Ona hiçbir şey yapmadım. Bunu hak etmek için ne yaptım?” diye isyan etti.
Hasarı inceledikleri sırada, bir arazi aracıyla Moşe Şarvit belirdi. Ardından da İsrail polisi ve ordusu göründü.
Güvenlik görevlileri, Filistinli çifte ve onlara eşlik eden İsrailli barış aktivistlerine bölgeden ayrılmaları gerektiğini söylediler.
Ayşe evinden ayrılmadan önce “Bize alacak hiçbir şey bırakmadı” dedi.
Kendisine yöneltilen iddialara yanıtını sormak için Moşe Şarvit ile birkaç kez iletişime geçtik, ancak yanıt vermedi.
Temmuz 2023’te BBC, iddiaları sormak ve Ayşe gibi Filistinlilerin evlerine dönmesine izin verip vermeyeceğini sormak için Moşe Şarvit’in karakoluna gitti.
İarvit, neden bahsettiğimizi bilmediğini ve bölgede birçok “Moşe” olabileceğini, kendisinin Moşe Şarvit olmadığını savundu.