Avrupa’nın en büyüğü olan Alman ekonomisi için tehlike çanları çalıyor.
4,1 trilyon dolarlık milli geliriyle dünyanın dördüncü büyük büyüğü olan Alman ekonomisinde son gelen veriler kaygıları artırıyor.
Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,4 ve bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülen Alman ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde de yerinde saymıştı.
Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) üçüncü çeyrekte de küçülme bekliyor.
Bu hafta yayımlanan son OECD tahminlerine göre, Alman ekonomisinin 2023’te yüzde 0,2 oranında küçülmesi öngörülüyor. OECD’ye göre, G20 içinde 2023’te küçülme beklenen iki ülkeden biri Almanya. Diğeri ise Arjantin.
Almanya’da yıllık tüketici enflasyonu da yüzde 6,1 ile yüzde 2’lik hedefin çok üzerinde seyrediyor.
3,5 milyon Türkün yaşadığı ve yurt dışına yerleşmek isteyen Türklerin en çok tercih ettiği ülkelerin başında gelen Almanya’nın ekonomisinde yaşanan son gelişmeleri, TÜSİAD Berlin temsilcisi Alper Üçok ve gazeteci Tunç Akkoç sozcu.com.tr’ye değerlendirdi.
‘SORUNLAR GEÇİCİ DEĞİL YAPISAL’
Alman ekonomisinin Covid19 salgını ile birlikte girdiği durgunluğu 4 yıldır üzerinden atamadığına ve 2023’ün son çeyreğinde de küçülme beklendiğine için mevcut GSYH büyüklüğünün hâlâ 2019 yılı dördüncü çeyrek seviyesinde olduğuna işaret eden Üçok, “Bu nedenle Alman ekonomisindeki sorunlar geçici değil yapısal” dedi.
Almanya’da geniş kapsamlı yapısal reform programının 2000’li yılların başlarında Schröder hükümeti tarafından uygulandığını, Agenda 2010 yapısal reform programı ile Alman ekonomisinin Merkel dönemlerinde büyüyebildiğini belirten Üçok, “Ancak değişen küresel koşullar ve rekabet yeni bir set yapısal reform ihtiyacı doğuruyor ve
Merkel’in son dönemi ve bugünkü hükümetler bu konuda yol alamadılar” yorumunda bulundu.
‘ENERJİ ŞOKU ETKİLEDİ, REKABET GÜCÜNÜ KAYBEDİYOR’
Üçok, Alman ekonomisinin yapısal sorunlarını şöyle sıralıyor:
* Almanya, ekonomisinin ve sanayisinin temeli olan bazı sektörlerde (otomotiv, kimya, makina, elektronik) dönüşümü gerçekleştirmekte gecikiyor ve dolayısıyla rekabet gücünü kaybediyor.
* Almanya’da sanayi üretimi geriliyor. Birçok sektörde üretim 10 yıl önceki seviyede.
* Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan süreçte “Almanya İş Modeli” de zarar gördü. Enerji ve hammaddelerin büyük bir bölümünü Rusya’dan tedarik eden Alman sanayi, enerji şokundan önemli ölçüde etkilendi. Enerji yoğun sektörlerde (demir-çelik, metalurji, kimya, cam, kağıt) 2022’de üretim azalışı yüzde -10 ile yüzde -20 arasında. Bazı enerji yoğun sektörlerde küçülme ve sanayisizleşme süreci yaşanması olası.
* Almanya, dijital altyapı açısından AB’nin en geri kalmış ülkeleri arasında ve bu ekonomiyi olumsuz etkiliyor.
İngiliz The Economist dergisi, ağustos ortasında çıkan sayısında “Almanya bir kez daha Avrupa’nın hasta adamı mı” sorusunu kapağına taşımıştı.
‘DEMOGRAFİK AÇIK VAR, YATIRIMLAR TAŞINIYOR’
* Demografik açığı var. Almanya, ekonomik seviyesini koruyabilmek için her yıl 400 bin nitelikli işgücü göçüne ihtiyaç duyuyor. Bu gerçekleştirilemediği için 1,2 milyon pozisyon açığı var, bunların 400 bini mühendis, teknisyen gibi nitelikli işgücü.
* Bu nedenlerle Alman iş dünyası yeni yatırımlarını veya mevcut yatırımlardan bir kısmını Almanya dışına taşıyor veya taşımayı düşünüyor. Alman Sanayi ve Ticaret Odaları (DIHK) anketine göre her 3 işletmeden 1’i yatırımını dışarıya taşıyor. Almanya buna ilaveten yabancı yatırım çekmede de zorlanıyor. Yabancı yatırım çekmede son 2 senede mesela Fransa’nın çok gerisinde kaldı.
ÇİN REKABETİ
* Almanya’da tüm bunların yanı sıra bürokrasi de çok büyük sorun haline geldi.
* Mevcut Alman hükümetinin en önemli projesi yeşil bir ekonomik devrim yaratarak bu alanlarda verilecek sübvansiyonlar ve oluşturulacak teknoloji ile büyümeyi tetiklemekti. Ancak görülüyor ki rüzgar türbinlerinden, güneş panellerine, solar hücrelere, ısı pompalarına, elektrikli otomobil piline kadar tüm bu alanlarda keskin bir Çin ve Asya rekabeti bu büyüme senaryosunu da önlüyor.
‘SAVAŞ, YAPTIRIMLAR VE KORUMACILIK ETKİLİYOR’
Akkoç da “Almanya’nın Ukrayna savaşı, Rusya’ya yönelik yaptırımlar, enerji sorunu ve ABD’deki ‘korumacı’ politikalar nedeniyle zor durumda olduğu gerçeği artık herkesçe kabul görüyor” değerlendirmesinde bulundu.
İmalat sanayi ve hizmet sektörünün düşüşte olduğuna işaret eden Akkoç, “İhracat daraldı. İnşaat sektörüne devlet müdahalesi çağrısı yapıldı. Ki, Almanya’nın gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 12’sini oluşturan ve yaklaşık 1 milyon kişiye istihdam sağlayan inşaat sektörü, Alman ekonomisinin temel direklerinden biri olarak görülüyor” ifadelerini kullandı.
Almanya’nın en enerji yoğun sektörlerinde yüzde 20’lik büyük bir düşüş yaşadığına işaret eden Akkoç, “2015 üretim seviyesi başlangıç olarak alındığında, tüm sanayi üretimi yüzde 5 gerilerken, enerji yoğun sektörlerde bu oran yüzde 20’lere yaklaşıyor. Almanya’nın dünyada ön sıralarda yer aldığı kimya sanayisindeki tekeller, üretimlerini Almanya’dan dışarıya kaydırmaya başladı” dedi.
En büyük tartışmalardan birinin de sanayisizleşme olduğunu belirten Akkoç, örneğin Alman Sanayi Federasyonu’nun (BDI), sadece büyük şirketlerin değil, KOBİ’lerin de faaliyetlerinin bir kısmını Almanya dışına taşımayı planladığını söylediğini aktardı.
“Almanya’nın en önemli endüstrisi denilebilecek otomotiv sektöründe de işler iyi gitmiyor” diyen Akkoç, şöyle devam etti:
“Ukrayna savaşının yanı sıra, ABD’nin özellikle Çin’e karşı korumacı politikaları ve derinleşen ABD-Çin rekabeti Almanya’yı olumsuz etkiliyor. Berlin’in ekonomi modeli, hedef pazarı Çin olan mamul mallar ihraç etmek olarak öne çıkıyor. Çin’in oluşturduğu rekabet halihazırda büyük bir engel ancak enerji maliyetlerindeki artış durumu daha da zorlaştırıyor.”
ABD’NİN EKONOMİK SAVAŞ İLANI
Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck’in haziran ayındaki konferansta, “[Amerikalılar] yarı iletkenlere sahip olmak istiyorlar, güneş enerjisi endüstrisini istiyorlar, hidrojen endüstrisini istiyorlar, elektrolizörleri istiyorlar,” dediğini ve ABD’de Biden yönetiminin Enflasyonu Düşürme Yasası kapsamında devreye soktuğu devlet sübvansiyonları için, “Bu savaş ilanı gibi bir şey” ifadelerini kullandığını hatırlatan Akkoç, ancak Almanya’nın bu sarmaldan kurtulmak için ABD politikalarından bağımsızlaşmak yerine, onların peşine takılarak Çin’e karşı önlem almayı tercih ettiğine dikkat çekti.
“Yaklaşık 20 yıl önce Almanya, ‘Avrupa’nın hasta adamı’ unvanını, özellikle Çin’den makine ve otomobillerine yönelik güçlü talebin etkisiyle sürekli bir refah dönemi başlatan iddialı bir ‘işgücü piyasası reformları’ paketi ile aşmıştı. Almanya, satın aldığından çok daha fazlasını ihraç ediyordu. Şimdi, Rusya ve Çin’den ‘ayrışma’, yeni bir duruma işaret ediyor” diyen Akkoç, şöyle devam etti:
“Diğer yandan Almanya bu sorunları uzun vadeli olarak ‘yeşil dönüşüm’ ile aşmayı planladığını söylüyor. Avrupa’nın ‘yeşil teknoloji’ ihracatı, henüz Çin’in gerisinde olsa da hâlâ ABD’nin önünde.
Ayrıca Almanya her şeye rağmen teşvikler için hazır olduğunu açıkladı. Sübvansiyon şemalarının genişletilmesi için hazırlıklar yapılıyor. Almanya’nın bir diğer yapısal sorunu olan bürokrasinin gevşetilmesi de tartışılıyor.
SAVAŞA GÖRE YENİDEN DÜZENLEME ARAYIŞI
Öte yandan Ukrayna savaşı ile birlikte, Alman savunma sektörüne önemli bir kan pompalandığı da bir gerçek. Gerek silah şirketleri, gerekse de onlara bağlı sanayiler, 2022 Şubat’ından beri görülmedik hisse rallileri yapıyorlar. Almanya ekonomisini savaşa göre yeniden düzenleme arayışında.
2000’lerden önce de düşük büyüme oranları ve yüksek işsizlik nedeniyle Almanya’ya ‘Avrupa’nın hasta adamı’ muamelesi yapılıyordu, ancak Almanya bunu aştı. Bugün ise yüksek teşvikler, bürokrasi engellerinin aşılması yönünde atılacak adımlar vb. önlemlere rağmen Alman ekonomisi büyük baskı altında.”