Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı iken emekli olan Prof. Dr. Baskın Oran, 23 Haziran 2017’de T24’te yayınlanan ‘Kürtler üzerine bazı trajikomik deneyler’ başlıklı yazısında ulusal basında yer alan hak ihlallerine ilişkin haberleri sıralayarak bu olayların Kürt yurttaşlarda kırgınlık ve öfke yaratabilecek ve toplumsal barışın kurulmasını güçleştireceğine dikkat çekti.
Kısa Dalga Genel Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş’ın haberine göre dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise Oran’ın bu yazısına ilişkin olarak kişisel Twitter hesabında “Kendisini ilim adamı diye pazarlamış yazısının her kelimesini alçakça kurgulamış bir uşak Baskın Oran hakkında suç duyurusunda bulunuyorum” mesajını paylaştı.
Bunun üzerine Baskın Oran’ın avukatı Oya Aydın, Soylu hakkında 10 bin TL manevi tazminat talebi istemiyle dava açtı. Avukat Aydın dava dilekçesinde şunları kaydetti:
“Davalı, davacı akademisyenin görüşlerinin yanlış olduğunu düşünüyorsa, bu konudaki görüşlerini, öz ile biçim arasındaki dengeyi bozmadan, hakaret ve aşağılama kelimelerine başvurmadan dile getirebilirdi. Kaldı ki, söz konusu yazıda müvekkil, bir görüş ve kanaat açıklamasında dahi bulunmadan, sadece ulusal basın organlarında çıkan haberlerle ülkede yaşanan hak ihlallerinin listesini vermiştir. Bu nedenle hakarete uğraması, tehdide maruz kalması, değil demokratik hukuk devletinde herhangi bir düzende kabul edilemez. Bu nedenle hukuka aykırılığın tespiti ve zararın giderimi için mahkemece tazminat ödenmesine karar verilmelidir.”
‘BU SÖZLERİ BEN SÖYLESEM NE OLURDU?’
Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada Soylu’nun avukatı Uğur Kızılca bu dava dilekçesine, Oran’ın söz konusu yazı ile ‘şiddete teşvik, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve terör örgütü propagandası suçlarını işlediğini öne süren’ bir cevap verdi.
Avukat Kızılca ayrıca Soylu’nun sözlerinin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını da savundu. Prof. Dr. Oran ise duruşmada hakime “Ben Soylu’ya ‘Kendisini devlet adamı diye pazarlamış, yazısının her kelimesini alçakça kurgulamış bir uşak Süleyman Soylu’ diye hitap etseydim ne olurdu? Sadece onu düşünerek karar veriniz, yeter” dedi.
Ancak mahkeme, Oran’ın tazminat talebini reddetti. Mahkemenin ret kararında Soylu’nun Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı sıfatının gereği olarak halkın kaygılarına dikkat çektiğini, suç unsuru taşıdığını değerlendirdiği eylemler nedeniyle suç duyurusunda bulunmasının öncelikle ve evleviyetle kendisinden bekleneceğini ileri sürdü.
Mahkeme kararında ayrıca Soylu’nun bu açıklaması ile “genel çıkarı ilgilendiren konularda halkı bilgilendirdiği, böylelikle halkın bilgi edinme hakkına da hizmet ettiği, Devlet tüzel kisiliğine, güvenlik güçlerine yönelik ağır eleştirilere cevap hakkının bulunduğu” da belirtilerek “kamusal çıkar amacıyla getirilen eleştirilere davacının katlanması gerektiği” ifade edildi.
YARGITAY: KİŞİLİĞİNE YÖNELİK SALDIRI
Davanın istinaf incelemesini yapan Ancak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi de yerel mahkemenin ret kararının kaldırılmasını oybirliğiyle reddetti.
Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise sürpriz biçimde mahkemenin kararını bozdu.
Dairenin kararında, Soylu’nun sözlerinin davacı Oran’ın kişiliğine yönelik saldırı niteliğinde olduğu belirtilerek mahkemenin uygun miktarda manevi tazminata hükmetmesi gerektiği kaydedildi. Daire bu gerekçeyle yerel mahkemenin kararını yeniden yargılama yapılması için bozdu.
2’YE KARŞI 3 OYLA
Daire’nin bozma kararı 2’ye karşı 3 üyenin oyu ile alındı. Yargıtay üyeleri Mustafa Çakmak, Mehmet Erol ve Hulusi Akdere, Soylu aleyhine oy kullanarak tazminat ödenmesine ilişkin kararın çıkmasını sağlarken üyeler Süleyman Arslan ve Ömer Faruk Aydıner karara muhalif kalarak karşı oy yazısı kaleme aldı.
KARAR 1 YIL BEKLEDİ
Yargıtay’ın 22 Eylül 2022’de verdiği 2022/10613 numaralı kararının yazımı, imzalarının tamamlanması ve davacı Oran’a tebliğ edilmesi ise bir yılı buldu. Kararın Soylu’nun bakanlık görevinden ayrılmasının ardından yerel mahkemeye gönderilmesi dikkat çekti.